İskenderun basınının, halkı bilgilendirmek ve farkındalık yaratarak yayımladığı Yeni Hamam haberinden sonra ,geçen bir aylık süre zarfında azda olsa diğer sivil toplum kuruluşlarından da destek görmek isterdim.
Ançak;
Geçen bir aylık süreden sonra tarafımıza yöneltilen sorularla alakalı bu bilgilendirmeyi yapma zarureti doğmuştur.
Söz konusu habere konu olan, Osmanlı Mimarisi örneği vasfında bulunan Yeni Hamam, mülkiyeti Bakizade Vakfına ait olup 1942 den buyana 3 kuşaktır kullanım amacına uygun Tarihi Türk Hamamı olarak ailemi tarafından işletilmek suretiyle değerli İskenderun Halkına 72 yıldır hizmet vermektedir. Hamamın İskenderun Halkına olan toplam hizmet suresi ise takriben 130 yıldır.
Vakıf Senedindeki hususlara göre vakıf tarafından zikredileceği vaadi ile inşa ettirilen hamamın satılması, hibe edilmesi başka bir mülk ile değiştirilmesi rehin verilmesi münakale ve nakil icra edilmesi yasaktır, söz konusu edilemez.
Fakat vakıf senedindeki bu şartlara rağmen daha önce de Mütevellisi tarafından defalarca tahliyemiz talep edilmiştir. 10.11.1989 tarihli İskenderun 2.Noterliğinin 27676 sayılı ihtarnamesinde Hamamın 1990 yılı içerisinde yıkılarak İş Hanı yapılmasının Programa alındığı sebebiyle yine tahliyemiz istenmişti.
Ancak biz biliyorduk ki bu hamam Osmanlı tarafından yapılmış Fransız işgalini yaşamış ve Milli Mücadeleye tanıklık etmişti. Mutlak surette yaşaması ve yaşatılması gerekirdi. Derdimizi bu defa Kültür Bakanlığı nezdinde anlatmak üzere Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Adana Bölge Müdürlüğüne başvurduk.
Yapılan incelemenin sonucunda ise Hamamın Kültür Varlığı özelliği taşıdığı ve 2863 ile 3396 sayılı Yasalar uyarınca mutlak surette korunması gerektiği tespit edilip, Kurulun 1.03.1990 tarih ve 526 sayılı kararı ile 2.derece tarihi eser olarak tescil edilmiş ve yeniden İskenderun Halkına ve gelecek nesillere kazandırılmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyeleri Sayın Prof. Mehmet Tunçel ve Sayın Cebe Özer tarafından Adana 2.Bölge İdare Mahkemesindeki 1990/653 esas nolu dava dosyasına gönderdikleri bilirkişi raporlarında Osmanlı Hamam Mimarisinin Türkiye’deki en önemli örneklerindendir ifadeleriyle de desteklenmiş olması üzerine,sürecin devamında, Vakıflar tarafından yürütülen kat karşılığı inşaat yaptırılması işi 17.04.1990 tarih ve 20495 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasına rağmen, Hamamın Kültür Varlığı olarak tescil edilmesinden sonra ihale iptal edilerek, Resmi Gazetenin sonraki sayısında yayımlanmıştır.
Daha sonraki dönemlerde ise Vakıf tarafından restorasyon adı altında cephenin deforme edilerek farklı iş yerleri elde etme girişimleri başlamış ve yine tahliyemiz talep edilmiş ise de hazırlanan bütün projeler 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 9.maddesine (Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fiziki müdahale sayılır.) ve 18.maddesinin son bendindeki (Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı parselleri, taşınmaz kültür varlıklarının mahiyetine tesir edecek şekil ve surette ayrılamaz ve birleştirilemez.) Hükümleri doğrultusunda iptal edilmiştir.
Değerli Hemşehrilerim, bugün geldiğimiz nokta da ise tabiri caiz ise “Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz” misali bir durumla karşı karşıyayız.
Şöyle ki;
Hükümetimizin çıkarmış olduğu 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununun 347.maddesinin 2.fıkrasına göre 10 yılı doldurmuş kiracıların tahliyesini sağlayan düzenlemenin Vakıf tarafından fırsata çevrilmesi kaçınılmazdır. Fakat kanunun sağladığı bu imkanı, söz konusu tarihi eserin bütünlüğünü bozmadan ve kullanım amacına aykırı olmadan Vakfın maksimum düzeyde kazancının temini için kullanmak varken, daha yasal kiracıyı bile tahliye etmeden bir yıl öncesinden bir iş adamıyla protokol imzalanması dikkat çekicidir. Burada, kanaatimce Vakfın ihyasından çok, şahsın ihyasının amaçlandığı izlenimi aşikardır.
Bu durum, Vakfın diğer mensupları ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerince göz önünde bulundurulması gereken en önemli husustur. Zira bu tarihi fırsatın Vakıf adına kazanca çevrilebilmesinin en önemli yolu kanaatimce yüksek katılımlı bir açık ihale yönteminden geçmektedir. Bu yöntemin neden tercih edilmediği izaha muhtaçtır.
Bizler burada 72 yıldan beri üç kuşaktır siz değerli İskenderun Halkına hizmet vermekten ve bu süreçte izahına çalışıldığı üzere bu tarihi eserin ilgili Kurul tarafından tescil edilerek korunmasına vesile olmaktan onur duymaktayız. Bizim için bu tarih ve kültür mirasının korunması buradaki mevcudiyetimizden daha önemlidir.
Birden fazla mahkeme kararı ve bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere yapının Türkiye’deki Osmanlı Hamam Mimarisinin en önemli örneklerinden biri olması ve Hatay’da dekoratif kubbe aydınlatma sistemiyle tek olması ile birlikte İskenderun sınırları içinde Osmanlı Mimarisi özelliği taşıyan başka hiçbir yapının bulunmaması nedenlerinden ötürü, bu eşsiz yapının orijinal haliyle kalabilmesini sağlamak,
Tarihi Hamam kültürünün ve bu kültür varlığının gelecek nesillere aktarılmasına inanan, gelenek ve göreneklerine bağlı herkesin görevidir.
Bu itibarla, 2.derece tarihi eser özelliği taşıyan bu kültür varlığı Hamamın doğal haliyle korunabilmesi adına T.C. Vatandaşı olan herkesin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna (Adana) bireysel olarak, doğrudan başvuru hakkı bulunduğunu bildirir,yetmiş yılı aşkın süredir bize teveccüh gösteren tüm İskenderun Halkına minnet ve şükranlarımızı sunarım.
Mete ARIÇ
Türk Hamamı (Yeni Hamam)
İşletmecisi