Kenan Evren Hayatını Kaybetti

Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi gören 98 yaşındaki 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren hayatını kaybetti.

1918 doğumlu Kenan Evren, 4 Ağustos 2009’da Ankara Gülhane Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi altına alınmıştı. Evren, 11 Ağustos’ta 2009’da bağırsak ameliyatı olmuştu. Taburcu olduktan sonra Evren, Mart 2012’den itibaren şiddetli bel ve sırt ağrısı şikayetiyle GATA’ya tekrar yatışı yapılmıştı.

Evren, 2012’den bu yana GATA’da Beyin ve Kardiyoloji ana bilim dallarında tedavi görüyordu. Kenan Evren’in sağlık durumunda yaşlılığa bağlı olarak son günlerde ciddi sorunların ortaya çıktığı belirtildi.
Zaman zaman bilinci kapandığı belirtilen Evren’in, tedavisinin yoğun bakımda sürdürülüyordu.

Kenan Evren’in Hayatı ..

Ahmet Kenan Evren (d. 17 Temmuz 1917; Alaşehir, Manisa – ö. 9 Mayıs 2015; Ankara), Türk asker ve devlet adamı; Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 17. Genelkurmay Başkanı. Kenan Evren, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra devlet başkanı unvanını almış, 1982 Anayasasının halkoyuna sunulup yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye’nin yedinci cumhurbaşkanı olmuştur (1982-89).

18 Haziran 2014 tarihinde, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12 Eylül 1980’de dönemin başbakanı Süleyman Demirel’e muhtıra vermek, T.C. Anayasasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezası verilmesine ve orgenerallik rütbesinin erliğe düşürülmesine karar verildi.Yargıtay’da onanmalarıyla kesinlik kazanacak kararların, 24 Kasım 2014 itibarı ile Yargıtay sürecine henüz başlanmadı.9 Mayıs 2015’te tedavi gördüğü Ankara GATA’da yaşamını yitirdi.

Askerlik yaşamı
Her ikisi de Balkan göçmeni olan Hayrullah Evren (d. 1877 – ö. 1957) ile Naciye Evren’in (d. 1885 – ö. 1983) dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Hayrullah Evren bugün Makedonya’da bulunan Üsküp’ün Preşova kasabasından İstanbul’daki amcasının yanına yerleşmiş, Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) teşkilatında aşar kontrol memuru olarak görev yapmıştı. Anne tarafı ise Bulgaristan’ın Ziştov kentinden göç ederek Soma’ya yerleşmişti.

İlkokulu doğum yeri Alaşehir’de, ortaokulu Manisa’da, liseyi İstanbul’da, Maltepe Askeri Lisesi’nde okudu. 1938’de Kara Harp Okulu’nu bitirerek topçu asteğmen, Şubat 1939’da teğmen oldu. 1940’ta Topçu Okulu’nu bitirdikten sonra çeşitli birliklerde görev yaptı. Ağustos 1942’de üsteğmenliğe yükseldi. 1946 yılına kadar çeşitli topçu birliklerinde Batarya Takım Komutanı ve Batarya Komutanı olarak görev yaptı. 1946 yılında girdiği Kara Harp Akademisi’ni 1949 yılında kurmay yüzbaşı olarak bitirdi. Daha sonra Genelkurmay Eğitim Şubesi kısım amirliği, 1. Ordu Harekat Dairesi başkan yardımcılığı yaptı, Kara Harp Akademisi’nde öğretmenlik etti.

1958-1959 yıllarında, Kore Savaşının ardından Güney Kore’de kalan Türk Tugayında harekat ve eğitim şube müdürü ve kurmay başkanı olarak görev aldı. Türkiye’ye döndükten sonra 1959-61 arasında Ordu Donatım Okulu kurmay başkanlığı ve 2. Ordu harekat eğitim başkanlığı görevlerini üstlendi. 227. Piyade Alayı komutanlığı, 9. Kolordu kurmay başkanlığı, Kara Kuvvetleri Okullar Dairesi başkanlığı yaptı. 1964’te tuğgeneral, 1967’de tümgeneral oldu. 58. Er Eğitim Tümeni komutanlığı ve 2. Ordu kurmay başkanlığı görevlerine atandı. 1970’te korgeneralliğe yükseldi. 2. Kolordu komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. 1974’te orgeneral olarak Genelkurmay ikinci başkanlığına getirildi.. 1976 ile 1977 yıllarında Ege Ordusu komutanlığı görevinde bulundu.

Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun’un 1 Haziran 1977’de, Kanlı 1 Mayıs’tan (1 Mayıs 1977) sonra darbe girişiminde bulunacağı iddiasıyla dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından 200 asker ile birlikte resen emekliye sevkedilmesiyle Kenan Evren’e Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.Gelecekteki Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Ersun’un emekliye ayrılması Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki dengelerin ve kıdem geleneğinin bir anda alt üst olmasına neden oldu. Bu karışık dönem nedeniyle Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın görev süresi bir yıl uzatılırken. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığına yani bir yıl sonra Genelkurmay Başkanı olacak isim konusunda bir anlaşmazlık başgösterdi; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz’ü isterken, Başbakan Demirel, 3. Ordu Komutanı Ali Fethi Esener’in Kara Kuvvetleri’nin yeni komutanı olmasını istedi. Ancak Ne Demirel ne de Korutürk geri adım atmayınca her iki komutan da görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos 1977’de emekliye ayrıldı. Böylece en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, beklenmedik biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu.1977-78 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Evren, 6 Mart 1978’de Genelkurmay Başkanlığına atandı.

27 Aralık 1979’da kuvvet komutanlarıyla birlikte imzalayarak cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e gönderdiği ve “adresi meçhul mektup” olarak tarihe geçen uyarı mektubunda iki büyük siyasal partinin ülkenin sorunlarının çözülmesinde uzlaşmaya varmalarını, ülkeyi birlikte yönetmelerini öneriyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, askerlerin talebi doğrultusunda mektubu 2 Ocak 1980 tarihinde hükümet ve siyasi partilere gönderdi.30 Ağustos 1980’de, Zafer Bayramı dolayısıyla radyo ve televizyonda yayımlanan konuşmasında alınmasını gerekli gördüğü önlemleri dile getirdi.

12 Eylül 1980 Darbesi
12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe ile ülke yönetimine el konulması ve Türkiye’deki bütün özgürlükler askıya alınmasından sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in liderliğinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kuruldu.

Evren bu dönemde, MGK ve Genelkurmay başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da üstlendi. MGK başkanı imzasıyla yayımladığı bildiride, Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarının tahriki içinde olduğunu, devletin başlıca organlarının işlemez duruma getirildiğini, siyasal partilerin kısır çekişmeler içinde bulunduğunu, ülkenin savaş eşiğine getirildiğini belirtiyordu. TBMM ve hükümeti feshetti, bütün ülkede sıkıyönetim ilan etti. 20 Eylül’de Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli oramiral Bülent Ulusu’ya hükümeti kurma görevi verdi. Devlet başkanı olarak yurt gezilerine çıkarak 12 Eylül Darbesinin amaçlarını halka anlattı. 12 Eylül Darbesinin birinci yıldönümünde Danışma Meclisi’nin toplanacağını açıkladı. Üyeleri MGK tarafından seçilen Danışma Meclisi’nce hazırlanan ve MGK’ce denetlenen anayasanın kabul edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde 91.37’lik ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Evren, yeni anayasanın 1. geçici maddesi uyarınca, yedi yıllık bir süre için, Türkiye’nin 7. cumhurbaşkanı sıfatını kazandı.MGK ve Genelkurmay başkanlığını da sürdürdü.

Darbenin dış bağlantısı
Darbenin yapılmasının ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze, Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve “Paul, senin çocuklar başardı” denecektir. Kenan Evren’in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu iddia edilmektedir.

12 Eylül Darbesiyle başlayan dönemde demokrasiden uzaklaşılması Avrupa ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerde yakınlaşma oldu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için kolaylık gösterildi. Özellikle Orta Doğu ülkeleriyle yakınlaşma başladı.

Cumhurbaşkanlığı

Kenan Evren Romanya gezisinde, Nisan 1982.
1 Temmuz 1983’te Genelkurmay başkanlığı görevini Kara Kuvvetleri komutanı Nurettin Ersin’e devrederek askerlikten emekliye ayrıldı. 4 Kasım 1983’te seçimlere iki gün kala TRT’de üstü kapalı bir biçimde Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal’ı eleştiren bir konuşma yaptı. Ancak Evren, bazı çevrelerce bu hareketiyle askeri yönetimin güdümünde gösterilen ve giderek zayıflayan Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin (MDP) oylarını artırmaktan çok askeri yönetime duyulan tepkiyle Turgut Özal’ın oylarını artırmayı hedeflemişti.

Milli Güvenlik Konseyi’nin varlığı, 6 Kasım 1983’deki genel seçimlerin ardından, TBMM Başkanlık Divanı’nın oluştuğu 7 Aralık 1983’te sona erdi.

Kenan Evren devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sırasında yurt içinde ve dışında birçok gezintiye çıktı. Evren ile Pakistan devlet başkanı Ziya ül Hak arasında karşılıklı ziyaretlerle pekiştirilen büyük bir dostluk kuruldu. Eylül 1982’de bir Uzakdoğu gezisine çıkan Evren, Bangladeş, Pakistan, Güney Kore, Çin ve Endonezya’yı ziyaret etti. Bu ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir adım atılmış oldu. Ocak 1984’te toplanan IV. İslam Zirve Konferansı’na Türkiye ilk kez cumhurbaşkanı düzeyinde katıldı. Evren konferans başkan yardımcısı seçildi. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi başkanı olarak, İslam ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlendirilmesini, alınan kararların bir an önce uygulanmaya konmasını istedi (15 Kasım 1984). V. İslam Zirve Konferansı’na katılan Evren, konferansın sonuç bildirisinde, Kıbrıs Türkleri ve Bulgaristan’daki Türk azınlığın durumu gibi konulara yer verilmesinde etkin rol oynadı (30 Ocak 1987) .

1983 Seçimlerinde iktidara gelen ANAP’ın lideri Turgut Özal ile genelde uyum içinde çalıştı. 9 Kasım 1989’da Cumhurbaşkanlığı görevi sona eren Evren, yerini Turgut Özal’a bıraktı.

1990’da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görüldü. Kasım 1990-Eylül 1991 arasında, Kenan Evren’in Anıları adıyla 6 ciltten oluşan otobiyografisi yayımlandı.

Muş konuşması
Kenan Evren, 3 Kasım 1984’te Muş’a yaptığı gezide, 16 yaşındaki Erdal Eren’in idam edilmesi hakkında:

Şimdi ben; bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım!.. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?” demiştir.

Yargı süreci
2000 yılında Adana savcısı Sacit Kayasu Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. Fakat, Kayasu’nun iddianamesi kabul edilmedi. Kayasu ilk olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından “görevi kötüye kullanmak” ve “askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif” suçundan mahkûm edilen Kayasu’yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, ihraç kararı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtı. 2008’de sona eren davada “ifade özgürlüğünü kısıtladığı” için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm edildi.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle 12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa’nın “geçici 15. madde”si yürürlükten kaldırıldı.

13 Eylül 2010 tarihinde Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) İzmir İl Yönetimi Kenan Evren hakkında “darbe yapmak, anayasa değiştirmek, hükümeti yıkmak, sistemli bir şekilde planlayarak ve tasarlayarak adam öldürmek, kasten yaralamak, işkence yapmak, eziyet etmek, hürriyetten yoksun bırakmak ve cinsel saldırıda bulunmak” gibi suçlardan suç duyurusunda bulundu.

Bunun yanı sıra Ankara, İstanbul ve Bursa gibi Türkiye’nin değişik illerinde de 2010 Anayasa değişikliği referandumundan “evet” çıkmasının ardından Anayasa’nın Geçici 15. Madde’sinin yürürlükten kaldırılması ve 12 Eylül 1980 darbesini yapanlara yargı yolunun açılması üzerine savcılıklara suç duyurusuna başlandı.

Suç duyurularının ardından 8 Nisan 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Kenan Evren ve hayatta kalan tek MGK Üyesi olan Tahsin Şahinkaya’nın ifadesi alındı. Ocak 2012’de tamamlanan soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın “şüpheli” olarak yer aldı. İddianamede, Evren ve Şahinkaya’nın, 765 sayılı TCK’nın “Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler”e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına” çarptırılmaları istendi.

İddianame, 10 Ocak 2012’de Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesin tarafından kabul edildi ve 4 Nisan 2012’de 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin sorumlularının yargılanmalarına başlandı.

22 Ağustos 2012’de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 12 Eylül Davası’nın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen raporda, sanık Kenan Evren’in duruşmaya katılmasının “tıbbi açıdan uygun olmadığı” bildirildi. Bunun üzerine Mahkeme, Dava’nın sanıkları Evren ve Şahinkaya’nın savunmalarının, sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasına karar verirken, sanıkların mal varlıklarına tedbir konulması yönündeki talebi reddetti.Evren tedavi gördüğü Ankara GATA’daki odasında kurulan kamera ve ses sistemi ile mahkemeye katıldı.

13 Şubat 2013’te, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya haklarında açılan 12 Eylül dönemine ilişkin dava nedeniyle haklarının ihlal edildiği ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. 25 Ekim 2013’te Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman, 12. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 18 sayfalık esas hakkındaki görüşte, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın, TCK’nın “devlet kuvvetleri aleyhine cürümler” başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını ve rütbelerinin sökülmesini istedi.

Dava Mart 2014’te, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kapatılmasının ardından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredildi.

18 Haziran 2014 tarihinde, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12 Eylül 1980’de dönemin başbakanı Süleyman Demirel’e muhtıra vermek, T.C. Anayasasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasına ve orgenerallik rütbesi erliğe düşürülmesine karar verildi.Kesinleşmeleri için Yargıtay’da onanmalarıyla gereken kararların, 24 Kasım 2014 itibarı 6 aydır temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmeyerek, yerel mahkemede bekletildiği ortaya çıktı.

Özel yaşamı
1943’te Sekine Evren (d. 1922 – ö. 1982) ile hayatını birleştiren Evren’in bu evlilikten Şenay, Gülay ve Miray adlı üç kızı oldu.