Birbirimize hikaye anlatmayı bırakalım artık , olmaz mı ?
Pembe tablolar çizmek ,her şeyi güllük gülistanlık gibi algılamak ; saflıktan öteye gitmiyor.
Ciddi konular ve sorunlar başını alıp gitmişken ; bu pişkinlik,bu vurdum duymazlık manzaraları da neyin nesi?
Mangalda kül bırakmayanlar gölgelerinden korkar vaziyetteler.
Dilin kemiği yok.Konuşmalar kuru sıkıdan ibaret.
Boşluğa salınan,hedefi olmayan laflar silsilesi.
Teşbihte hata olmaz derler;”delinin biri, kuyuya bir taş atmış ,kırk akıllı çıkaramamış”.
Vaziyetimiz aynen böyle görünüyor.
Toplum olarak bizlere biçilen rol : saf saf bakmak…
Evet sadece bakmak.
Sorgulamak ,anlamak ve yorumlamak ta neyin nesiymiş ? Orada bir duracağız,haddimizi aşmayacağız.
Memleket meseleleri üzerimize vazife olmayan bir alan.
Fikir yürütmek ve de seslendirmek yürek ister, vallahi.
Ülkenin her tür gidişatından tutunda ,neredeyse evde pişireceğimiz yemeğe kadar yerimize karar vericiler her zaman hazır ve nazır durumdalar.
Onlar en iyisini bilir, onlar ne derse o olur.
Vah vah vah…
Gerçekten bu halde miyiz?
Evet gerçekten bu haldeyiz.
Gözlerim hala görüyorsa bence öyleyiz.
Topluma biçilen rol bu,ne yazık ki.
Toplum değerleri tarumar olmuş, ses var mı? Yok.
Sabit gelirli geçinemiyor,sorsanız cinnet aşamasında, tık var mı? Yok.
Esnaf kan ağlıyor.
İş-güç hak getire, çoğu günler siftahsız; hatta kimi işlerde aylarca siftah etmeyenler var, ses var mı? Yok.
Çiftçiye dokun bin ah işit, ses var mı? Yok.
Sanayicisine,memuruna ve toplumun diğer katmanlarına bir bakın, içler acısı, ses var mı? Yok.
Bu içeride ki tablo.
Ya dışarıda ki tablo nasıl?
Yangın yeri adeta.
Komşularımızla kavgalıyız.
Yüzümüze bakan yok.Düşmanlıkları had safhada.
Kül’e muhtaç olsak temin edemeyecek durumdayız.
Yani;
İçeride yangın,dışarıda yangın.
İki ateş arasında yanar vaziyetteyiz.
Vurgulamaya çalıştığım şu: gerek idareden dolayı kaynaklanan gelişmeler,gerekse toplumun yozluğa doğru ilerleyişi ülkenin her kesimini direkt veya endirekt ilgilendiriyor.
Henüz gidişatın farkında değiliz belkide ama..
Etkisi, hem maddi hem de manevi olmak üzere çok ağır hasarlarla karşımıza çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.
Değerli dostlar; Biz insanız.
İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünebilme yeteneğidir.
Olup bitenler karşısında bizimde bir sözümüzün,düşüncemizin olması gerekir.
Kendimize saygımızı koruyabilmenin ön şartı;kaygılarımızı ve öngörülerimizi rahatlıkla ifade etmekten geçer.
Korkularla yaşamak ve o korkulara boyun eğmek, insanlık değerlerini aşağılara düşürmekle eş değerdir.
Hiç bir toplum yoktur ki bu anlayışla kalkınmış olsun.
Refaha ve huzura ulaşabilsin.
Bizlere yakışan medeniyettir.
Medeniyet te bakkalda satılan bir şey değildir.
Medeniyete ulaşmak ve o ölçülerde yaşamak istiyorsak eğer, çok çalışmamız,üretmemiz,fikirleri yarıştırmamız ve düşüncelerimizi alenen ifade edebilmemiz gerekir.
Varlığımız; insanlık değerlerine bağlılıkla mana kazanacaktır.
Aksi halde, yarınlarımız karanlıklara gömülecektir.
Mutlu yarınlara…