Milli Hükümet, Milli Yargı ve Milli Bayramlar

64.Hükümetin Başbakanı Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun seçimlerde %50 civarında seçmenin teveccühü ile seçilmiş olmasına rağmen hangi sebep ve gerekçeyle görevi Sayın Cumhurbaşkanına iade ettiği bir bilinmezlik.

Bu durumu en azından kendi seçmenine ve tüm Türkiye kamuoyuna izah etmesi beklenirdi.

Anlaşılan; kendini ifade etme hakkı bile elinden alınmıştı Sayın Başbakanın.

Görevi iade etmesinden sonra düşük profilli Başbakan arayışı hâsıl oldu.

Neden düşük profilli, hala anlamış değilim.

Sayın Davutoğlu’nun profili yüksek görüldü de Parti içinde daha doğrusu Cumhurbaşkanlığında rahatsızlık mı yaratmaya başladı?

Bir anlayabilsek bizlerde gündemden kopmamış olacağız.

Bulmaca çözdürüyorlar adama değil mi?

Profil konusuna dönecek olursam; rencide edici olmasına rağmen ne yazık ki kabul gördü ve parti içi görevlendirme yapıldı.

Bu görevlendirmeyi en yukarıdan yapmakla beraber kongre görüntüsüyle kamufle etmeye çalıştılar.

Kongrenin yapılmasındaki amaç; seçilen Başbakanın ilan edilmesi değil, kongrenin ve Partinin tek hâkiminin, gönderdiği mesaj ile Sayın Cumhurbaşkanının olduğunu tüm dünyaya duyurmaktı.

Kongrede Sayın Cumhurbaşkanının mesajı okunurken binlerce kişinin ayağa kalkarak üstelik önünü ilikleyerek, esas duruşta o mesajın dinlenmesi, kanaatimce her şeyi ifade ediyor.

Kutsalların karşısında bile bu tek tip saygı sergilenmezken bu saygı türüne Türkçede karşılık gelecek bir kelime bulmamız gerekir.

Bu kelimenin ne olduğunu kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.

Bu şartlarda yeni kurulan 65. hükümete ve yeni Başbakanımıza Sayın Binali Yıldırıma ve değerli ülkeme hayırlı uğurlu olsun temennisinde bulunuyorum.

____________________________ __________________________________

Yargıda adaletin terazisi şaşmaya başlarsa veya öyle bir görünüm sergilerse; bu ülkenin tüm dinamikleri sarsılır.

Bu ülkede tüm insanların aynı düşünce yapısında, olma şartı yoktur.

Birinin seveni olur ,sevmeyeni olur bundan doğal bir şey olabilirmi?

Kurumlarda işleyiş ,kişisel ilişkilerden ayrışır.

Kurumlar, tüm ülke insanlarına eşit mesafede olmalıdır.

Yargı Kurumlarını temsil edenler siyasi kimliği belli olan insanların yanında el pençe duruyor veya alkışlarla destek veriyorsa o yargı insanının tarafsızlığı kaybolur.

Bu durumda da temsil edilen kurumun itibarı yıkılır.

O kurumu temsil eden kişi ,temsil kabiliyetini yitirmiş olur.

Demokrasinin beşiği olarak gördüğümüz veya öyle bildiğimiz ABD’de yargıçlar ve askerler siyasi kimliği olan hiç kimseye ne alkış tutarlar nede önünde eğilirler.

Bu durum, irdelenmesi ve enine boyuna düşünülmesi gereken hassas bir konudur.

Adalet; ayrım yapmaksızın herkese ama herkese bir gün muhakkak lazım olacaktır…

Bu saptama her aklı başında olan insanın aklının bir köşesinde yer etmesi gerekir.

Zaman ve aklın aktığı yol, bizleri bir gün, ışığın kaynağına götürecektir.

________________________________ ____________________________________

Yıllardan beri süre gelen ve sistematik ölçülerde uygulandığına inandığım bir tespitimi de sizlerle paylaşmak isterim.

Her seferinde yerli ve milli değerlerden söz ediliyor.

Hatta son zamanlarda bu ifadeler belli bir kesimin diline pelesenk olmuş vaziyette.

Sormak isterim Cumhuriyetin kazanımları neticesinde, armağan edilmiş Milli bayramlarımızdan rahatsızlık mı duyar olduk?

Yoksa bu bayramlar Milli olmaktan çıktıda bizlerin haberi mi yok?

Sönükleştirmek ve değersiz kılmak için ülke genelinde ve idarede özel bir gayret mi var?

Her seferinde türlü türlü bahanelerle iptaller yaşanıyor.

İstanbul’un Fetih kutlamalarında güvenlik problemleri bitirilmiş miydi?

Kutlamalarda ;her şey güllük gülistanlık görünüyordu da…

Acaba demeden geçemiyorum..

Mutlu yarınlara…

ZEKİ ŞANLI

Zeki Şanlı
1967 İskenderun doğumlu.Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü mezunu.