Reklamlar

Bizler Millet olarak, gerek spor müsabakalarında, gerek siyasi gelişmelerde, gerekse biten bir hadise neticesinde ahkam keser, mangalda kül bırakmayız.

İşimize veya birilerinin işine gelecek şekilde, menfaat devşirebileceğimiz kalıplara girer, yorum üstadı oluveririz.

Tüm ulusal ve hatta yerel kanallara bakın, benzer durumları göreceksinizdir..

Her gece ,herhangi bir kanalda gerek siyasi, gerekse spor eksenli tartışma programlarına denk gelebilirsiniz.

Elimden geldiğince popüler olarak görülen veya öyle kabul edilen TV kanallarına bakıyorum; aykırı olan, eleştiren katılımcı, neredeyse göremiyorum.

Kanalın program yapımcıları çerçeveyi program öncesi çiziyorlar mı bilemiyorum.

Hararetlenen yada tansiyonu yükselen karşıt tartışmalarda neredeyse hemen hepsi kısa bir ara vermek zorundayız diyerek “Reklamlara” gidiyorlar.

Reklam arasına gidildiğinde de,arada gerekli uyarılar yapılarak, reklam sonrası rota çiziliyor anlaşılan.

Bu tür programların, sansürsüz ve tarafsız anlayışla milleti aydınlatıcı bir sorumluluk taşıması gerektiğine inanıyorum.

Denge unsurları gözetilerek, konuk davet etmek, mevcut düzene hizmet etmekten başka bir şey değildir.

Bazı yorumculara o kadar aşina olduk ki kanalların kadrolu elemanları dersiniz.

Kime ve ne ölçüde hizmet ettikleri malum olan ve hatta beklentilerinin alenen belli olduğu kişiler, kanalları parsellemişler adeta.

Ilımlı tartışma programları hazırlamanın ve sunmanın bu millete pek faydası olabileceğini sanmıyorum.

Suya sabuna dokunmadan amaca ulaşılamayacağını bilmek gerekir.

Elbette kafa göz yarmadan, küfürlü sözler kullanmadan en önemlisi hakaret etmeden adabına uygun tartışmalar yapılabilmelidir.

Danışıklı hissi, bende rahatsızlık yaratıyor.

Eleştiri; kime karşı olursa olsun, olumsuz unsurlar içermedikçe rahatlıkla yapılabilmelidir.

Sizce yeterince yapılabiliyor mu?

Şahsi görüşüm, yapılamıyor.

Bazı gerçeklerden ve gerekçelerden ötürü yürek ister düşüncesindeyim.

O halde yapılan programların büyük bir kısmı “Tiyatral” diyebilirim.

_____________________________ ________________________________

Yine bu memlekette, kafa yoran, kendini ülkesine adamış, evrenselliği kanıksamış insanlara ve ürettikleri fikirlere yeterince değer verilmediğini biliyorum.

Bağıra-bağıra, geliyorum diyen tehlikeleri ,seslendirenlere,analiz yapanlara ; oyun bozucu, yıkıcı,fitneci veya felaket tellalı diyerek yaftalamaktan geri kalmamayı marifet bilmişizdir.

Neden?

Kolaycılık ve biat ruhumuza işlemiştir de ondan.

Bu biat illetinden uzaklaşamadığımız sürece başımız toplumsal olarak öne eğilmeye devam edecektir.

Bu görüntü, kendi şahsiyetini,kişiliğini, belli menfaatler uğruna farklı güçlere ipotek etmekten başka bir şey değildir.

Ne hazin bir manzara değil mi?

Körü körüne, kurulmuş ve robot gibi her ne pahasına olursa olsun korumacı ve birilerini savunmacı bir anlayışı kişilik eksikliği ,vicdan eksikliği olarak görüyorum.

Hatayı Baban bile yapsa “evet baba sen bu konuda, maalesef hata yaptın” diyebilmeliyiz öyle değil mi?

Teoride öyle; ama pratikte mücbir sebeplerden dolayı öyle olamıyor maalesef.

Ne demek istediğimi sizler anladınız biliyorum..

zeki

Zeki Şanlı
1967 İskenderun doğumlu.Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü mezunu.