Karamsarlıktan,çare üretememekten ve aciz bir şekilde olup bitenleri izlemekten yorulduk.
Doğan her yeni günde, üstümüze çöken kara bulutlardan bıktık usandık.
Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi sessizliği ve karanlığı yaşıyoruz.
“Umut” kelimesi sadece sözlüklerde karşılık bulabiliyor artık.
Gerçek yaşamda anlamını yitirmiş ,değersiz ve manasız bir kavramdan ibaret.
O kadar…
Etrafımız çevrilmiş,çembere alınmış ,ellerimiz yukarıda kımıldamadan tevkif edilmeyi bekleyen birer suçlu gibiyiz.
Yaşam alanlarımız alabildiğine daraltılmış ,neredeyse nefes almakta bile zorlanır haldeyiz.
Nefesi bile sayıyla verir gibi, lütufta bulunuyorlar sanki.
Her gün birilerinin görünmeyen elleri gırtlağımızdan sıkıyor da sıkıyor.
Kafamıza kafamıza vuruyorlar, dur durak demeden.
Ülkedeki idare anlayışı ile birlikte getirildiğimiz hissiyat bu noktada işte.
Var mı aksini savunan?
Var mı?
Kaba saba bir Millet olduk çıktık.Benliğimizi yitirdik .Değerlerimizi kaybettik.Zayıfladıkça zayıfladık .
Tüm müspet kriterler bazında dünya da en arkalardayız.
Güvenilirlikten tutun eğitim seviyesine kadar,İnsan haklarından tutun demokrasi ölçüsüne kadar hep en arkalardayız.
Nasıl oluyor da devlet büyüklerimiz gelişmişlikten söz ederken ülkemizi en üst sıralara koyabiliyorlar.
Hala anlamış değilim.
Uluslararası değerlendirme ve derecelendirme kuruluşları araştırmalar yapıp sıralamamızı belirlerken onlara inanmayacağız, öyle mi?
Onları dikkate almayıp her şey dört dörtlük mü diyeceğiz?
Lafla peynir gemisi yürümüyor dostlar.
Gerçekler tüm çıplaklığıyla ortada iken aksi ifadeleri, zekamızla alay edilmek olarak değerlendiririm.
Ülkenin gerek iç ,gerekse dış siyasetindeki başarı ölçüsü idarecilerimizin yüz ifadelerine sirayet etmiş haldedir.
Görmek isteyen göz, görmesini bilir.
Başarısızlık ve kaybetmişlik duygusunu yaşatmak, bu millete reva görülemez.
Tutarsızlık ve basiretsizlik silsilesi felakete sürüklüyor.
Acı üstüne acı yaşıyoruz.
Katmerli acılar, toplumsal travmalarla birlikte tamir edilemeyecek ruh hasarları oluşturdu.
Tablo vahim, hem de çok vahim.
Felaket kapıda değil ruhumuzun en derinliğine kadar inmiş vaziyette.
Bu vahamete benzinle yaklaşan, olur olmaz sözler söyleyerek infial yaratmaya çalışan okumuş cahiller de var maalesef.
Yaşadığımız bölgeye nifak sokmaya çalışan ve bu nifaktan medet uman şerefsizlere bu millet gereken dersi verecektir.
Tablo vahim olabilir ama bu gerçeği görerek her zamankinden daha bir sağduyulu olmamız gerekir.
Her zamankinden daha bir kenetlenmek ve bir o kadar da uyanık olmamız gerekir.
Yaşamsal kanalları her daim açık tutmamız gerekir.
Her ne kadar umut’tan uzaklaştık,umudu yitirdik desem de, bu ülkenin kadim insanları, umudu yeşertmeyi başaracaklardır.
Kronik sorunlara ve basiretsiz gidişata teslim olmayacağız.
Olmamalıyız da zaten.
Yeter ki ayaklarımız yere bassın.
Yeter ki gözlerimiz görsün.
Yeter ki aklımız ve beyin hücrelerimiz faal halde kalsın.
Yeter ki ne istediğimizi bilelim.
Kötü gidişi durdurabilir, düzlüğe giden yolda oldukça mesafe alabiliriz.
Haydi daha ne duruyorsun….
Kalın sağlıcakla…