Arsuz Belediyesi’nin 3. Bahar Şenliği etkinlikleri kapsamında Mimarlar Odası İskenderun Temsilciliği işbirliğiyle düzenlediği ‘Yerel kalkınmada Arsuz’ konulu panel yoğun ilgi gördü. Bilfen Okulları Konferans Salonu’nda gerçekleşen ve CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş, Gazi Üniv. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Böl. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkanı Çağatay Keskinok, Başkent Üniversitesi Tasarım ve Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi Mimar Ali Ulusoy’un konuşmacı olduğu panele Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha ve eşi Selda Culha, Mimarlar Odası İskenderun Temsilcilik Başkanı Koray Tanın, CHP Arsuz İlçe Başkanı Faik Çekin, CHP Hatay Milletvekili Aday adayları, meslek oda başkanları, muhtarlar, meclis üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, şehir plancıları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Mimarlar Odası İskenderun Temsilcilik Başkanı Koray Tanın, yerel kalkınmanın ilkelerini şu şekilde sıraladı; Yerel aktörlerin işbirliği, yerel girişimcilerin yapılabilirlik kapasitesi ve becerilerinin geliştirilmesi, kamunun öncülük ve rehberlik yapması, kent planlarının yerel kalkınmanın anlayışına göre yeniden ele alınması, iş gücünün geliştirilerek kalitenin arttırılması, kentin ekonomik durum analizini yapıp bu doğrultuda ilerletmek, kent kimliğinin belirlenmesi, yerel yönetiminin hizmet alanı ile ilgili yelpazesini genişletilmesi, strateji tespitinin işbirliğine dayalı bir şekilde genişletilmesi.
“Ortak aklı ve katılımcılığı ön planda tutuyoruz”
Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, kentleştirme ve modernleştirme adına ilçeye kazandırılacak her türlü hizmette katılımcı ve şeffaf bir belediyecilik anlayışı benimsediklerini ve ortak akılla hareket ettiklerini belirterek, “30 Mart – 14 Nisan tarihleri arasında bu yıl üçüncüsünü düzenlemiş olduğumuz Bahar Şenliği etkinlikleri kapsamında gerçekleşen bu panelin aslında farklı bir hikayesi var. Bu panel 16 temmuz 2016 tarihinde yapılacaktı. Ancak, hepinizin bildiği gibi 15 Temmuz’da bir darbe girişimi yapıldığı için panel ileri bir tarihe ertelendi. Konusu ve konuşmacıları aynı kalmak kaydıyla, biraz daha zenginleştirerek ve Sevgili Genel Başkan Yardımcımız Sayın Selin Sayek Böke’yi de panelistlerimiz arasına dahil ettiğimiz panelimiz bugüne kaldı. Kendisine bize kırmadığı için teşekkür ederim. Duayen hocalarımız bize yerel kalkınma konusunu anlatacaklar. O nedenle ben konuya pek fazla değinmeyeceğim. Bizim kentimizin kimliği net: Arsuz; bir tarım ve turizm kentidir. Dolaysıyla yerelde kalkınmayı sağlamak adına bu iki sektörün ciddi anlamda gelişmesi gerekiyor. Ancak, konjektörel olarak bu anlamda çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye genelinde de turizm anlamında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. 5-6 yıl önce Arsuz’da turizm tesislerinde boş yer yoktu. Arap turizmi akışı vardı.Yanı başımızda yaşanan Suriye savaşı, Ortadoğu’da yaşanan kargaşa günümüzde buna engel oluyor. Tarımla ilgili de ciddi bir sıkıntı var. Çünkü ülkenin tarım politikası yok. İlçemizde ciddi anlamda bir narenciye üretimi var. O da yanlış dış politikadan kaynaklı satılamıyor. Şu anda yoğunluklu olarak üretilen limon dalında duruyor. Çiftçimiz inanılmaz mağdur. Bunların aşılması yönünde merkezi hükümetin yanlış dış politikasını değiştirmesi gerekiyor. Belediye olarak turizm ve tarımın altyapınsın oluşması konusunda üstümüze düşeni yapmaya çalışıyoruz. Ortak aklı ve katılımcılığı ön planda tutuyoruz. İlk yıldan beri ülkemizin otoriter insanlarıyla bir araya geliyoruz. Kentin gelişmesini, ilçenin tarihi ve kültürel dokusunu dikkate alarak sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü, bu şehirde büyük bir tarihi zenginlik, doğa zenginliği ve kültürel zenginlik var. Kesinlikle bunların korunması kaydıyla şehrin gelişmesini sağlamaya çalışıyoruz ve bu çalışmada kesinlikle şeffaf, hesap verebilir, insanı hizmetin merkezine koyan, insan odaklı bir anlayışla hareket ediyoruz. Toplumcu belediyeciliğin gerekliliği ne ise o mutlak suretle yerine getiriliyor” dedi.
“Babamla aynı masada olmak daha da heyecan verici”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke de Babası İskender Sayek ile aynı masada yer almanın heyecanını dile getirirken, “Her mikrofonum ayrı bir heyecanı var, ben bunu her mikrofona geldiğimde söylüyorum. Ama bu mikrofon ayrıca heyecanlı.. Çünkü babamın izleyici olduğu yerlerde zaten heyecanlanıyorum ama fakat babamla aynı masada bu ortak aklı oluşturma fırsatını oluşturmuş olmanın ayrı bir heyecanı var. Eğer sürç-i lisan edersem ne olur beni affedin. Babamın kızı olarak da bu masada burada olduğumu unutmayın lütfen. Bugün burada olmak çok güzel” dedi.
“Hepimiz, kalkınmanın birer öznesiyiz”
Türkiye’nin yeni bir kalkınma stratejisine ihtiyaç duyduğunu ve bu bağlamda 16 Nisan referandumunu fırsata dönüştürmek gerektiğini belirten Böke, “Türkiye’nin geleceğine dair 16 Nisan’da hep beraber vereceğimiz önemli bir karar için, Türkiye’de hayırları çoğaltmak için hep birlikte uğraşırken yerelin dinamiklerinin ne kadar önemli olduğunu her gittiğim ilde yaşıyor olmaktan dolayı ve bu hayır kampanyasının bir parçasının esansında yerel kalkınmaya dair çizeceğimiz geleceği oluşturduğu düşüncesinden dolayı burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Yerel kalkınmanın başarıya ulaşmasının en önemli yolu,genel kalkınma stratejisi ile yerelde uygulanacak politikaların birbirine uyumlu olmasıdır. Türkiye’de yeni bir genel kalınma stratejisi ve o genelin içerinde uyumlu bir yerel strateji yazılacaksa eğer önce toplumda bireyin demokrasinin öznesi olduğu ve demokrasinin katılımcılıkla gerçekleştirdiği ve genel bir stratejiden ziyade toplumda bireyi bu stratejiye dahil etmeye dair bir isteklilik yaratmanın bir stratejinin en önemli ayağı olduğunu düşünüyorum. Her birimizin kalkınmanın öznesi olduğumuzu ve bu kalkınmanın öznesi olmaktan hareketle demokrasinin öznesi olduğumuzu ve içinde yaşadığımız topluma dair kafa yorma ve o toplumu dönüştürmek değiştirmek ve daha iyiye taşımak için paydaşı olmak için mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer yeni bir strateji yazacaksak Türkiye için her şeyden önce yerelden katılımcılıkla başlayan, yereli genele katmak üzere bir demokratik çerçeveden yürüyen yeni bir siyasi anlayışa ihtiyacımız var. Bu yeni siyasi anlayışın da öznesinin birey olduğu, bireylerin ortaklaşma yoluyla bir yere yazabileceğinde bu stratejinin temel parçası yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Katılımcılık dolayısıyla bireyin öznesi olduğu bir kalkınma stratejisi, ikincisi bireyselleşmeyen ortak akıl üreten, gerçekten katılımcılık sağlayan bir demokratik çerçeve, üçüncüsü de bence bugün bizi bu salonda toplayacak imkanı yaratmış olan böyle okullara ihtiyacımız var. Biz insan kaynağı diyorsak o insanın şekillendiği toplumsal çevreyi ve o çevreyi zenginleştirecek eğitim stratejisini yerelde de genelde de kalkınma stratejimizin merkezine oturtmamız gerekiyor. Bireyin kendi içinde bulunduğu topluma katılımcılığı, bireyin ortak akıl üretmek için ortaklaştığı ve o ortaklaşmayı belli kurumsal yapılarla sonuca ulaştırdığı bir çerçeveyi bize yaşattığı için bu paneli oldukça önemli buluyorum” diyerek, panelin önemine değindi.
“16 Nisan yarınlara dair aydınlık ve hayırlı bir hikaye yazma fırsatı sunuyor”
16 Nisan’da Türkiye’nin karşısına konacak olan sandığın özgürlükçü bir demokrasi ile otoriter bir yapı arasında, karanlık ve aydınlık kadar, siyahla beyaz kadar birbirinden farklı iki yolu ortaya koyduğuna dikkat çeken Böke, “Akademisyenlikten gelen bir refleksle iş sizde bitiyor diyeceğim, siyasetçi olmaktan gelen bir refleksle iş sizin siyasetten demokrasi talep etmenizde bitiyor diyeceğim, belki de eğitimci olmaktan gelen bir refleksle bunun yapılmasının tek yolu var; o da insana yatırım yapmaktan geçiyor diyeceğim. Bunu yerelde de genelde de daha farklı tarif etmeye gerek yok. Bugün içersinde bulunduğumuz Türkiye ekonomik koşulları, maalesef benim çizdiğim kalkınma stratejisinden çok uzak. Bugün Türkiye’nin kalkınma stratejisi olduğundan bile bahsetmek mümkün değil. Bu nedenle 16 Nisan bir fırsata dönüşüyor. Fırsat ne derseniz? Esas 16 Nisan ülke için büyük bir yük. Hiç ihtiyacımız yokken bütün ülke bir rejim değişikliği tartışmasına girdik. Ama aynı zamanda bu değişikliği tartışıyor olmamız ve orda kullanacağımız oy tam da olmayan kalkınma stratejisini yazmak için ve bunu talep etmek için büyük bir fırsat. Çünkü bir kalkınma stratejisinin ortaya çıkması için her şeyden önce ortak aklı önceleyen, katılımcı, şeffaflığa imkan veren bir özgürlükçü demokrasi çerçevesine ihtiyacımız var. 16 Nisan’da Türkiye’nin karşısına konan sandık özgürlükçü bir demokrasi ile otoriter bir yapı arasında karanlık ve aydınlık kadar, siyahla beyaz kadar birbirinden farklı iki yolu koyuyor. Biz eğer yeni bir kalkınma stratejisi yazacaksak ve bu kalkınma stratejisi tarif ettiğim gibi bireyi katan, ortak akıl üreten, insana yatırım yapan bir çerçeve olacaksa bunun olmazsa olmaz bütünleyicisi özgürlükçü demokrasidir. O zaman yerelden başlayan yeni bir kalkınma hamlesi için bizim 16 Nisan’daki fırsatı bireysel olarak iyi kullanıp, siyasetin öznesinin biz olduğumuzu siyasetçilere hatırlatmak için burada 16 Nisan’da hayırları çoğaltan ve özgürlükçü demokrasiye büyük bir ilk adımı atan bir festivale dönüştürmemiz lazım. Bölgesel gelişmişlikteki farklılıkları ortadan kaldırma kalkınma stratejisinin temel hedeflerinden biri olmalıdır. Ama bölgesel eşitsizlikleri ortadan kaldırırken, farklılıkları ortadan kaldıran değil, o farklılıklardan zenginlik yaratarak eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir genel anlayışa ihtiyaç var. Yani yereli tanıyan, yereli dinleyen ve yerele çözüm ürettiren bir merkezi yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Merkezden dayatan değil ve yerelden dinleyen ve yerelin ihtiyaçlarına merkezden destek veren bir anlayışa ihtiyaç var. Bu nedenle 16 Nisan yarınlara dair aydınlık bir hikaye yazma fırsatını Türkiye’nin karşısına çıkarıyor. Hayırları çoğaltmazsak eğer ne yeni bir kalkınma stratejisi yazılabileceğini, ne de ortaya çıkacak kalkınmanın bizi içene katan, katılımcılığı besleyen ortak aklı besleyen ve bu ortak akıldan ortak üretim yaratacak imkanlar doğuracağını düşünüyorum. Eğer aydınlık bir gelecek istiyorsak, siz Türkiye’yi değiştirebilirsiniz. Bir oyla, bir hayırla yerel kalkınma hikayesini de, genel kalkınma hikayesini de siz yazabilirsiniz. Onun için hepinize hayırlı bir gelecek diliyorum” şeklinde konuştu.
Hacettepe Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Sayek’in moderatörlüğünü yaptığı panelde, Selin Sayek Böke’nin ardından panelistler tarımsal kalkınma ve turizm potansiyeli, Sokak Sağlıklaştırması, Koruma Kanunu Olanakları, Kalkınma Ajansı Olanakları, Avrupa Birliği Fonları, Arsuz açısından planlama süreci, 1/5000 çalışmalarına katkı ve belediye olanakları gibi konularda katılımcılara önemli bilgiler verdi.