Ana Muhalefet Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşü gündem olmaya devam ediyor.
Gerek iç kamuoyunda gerekse dış kamuoyunda yakından takip edilen ve kaygı duyulan bir hak arayışıdır, bu Adalet yürüyüşü.
Ana Muhalefet Liderinin çaresizce bu yola sapmaya mecbur bırakılması vahim bir o kadar da düşündürücü bir durum olsa gerek.
Adaletin tecelli ettirilmesi noktasında vicdanları yaralayacak bilinçli yada bilinçsiz çok ağır hatalar olduğunu düşünüyorum.
Bu rahatsızlıkların ülkenin tüm kesimleri tarafından görülmesi ve yakından hissedilmesi gerektiğine inanıyorum.
Benden olana yapılan bir Adalet hatası olursa kıyameti koparırım, benden olmayana yapılan bir Adalet hatası olursa körler-sağırları oynarım.
Olur mu böyle?
Allah’ınızı severseniz söyleyin olur mu?
Bu Adalet denilen kavram; içiyle dışıyla herkese hemde herkese eşit olarak uygulanması gerekmez mi?
Uygulanmadığı hissiyatı yaygınlaşmaya başlarsa bu ülkenin temelleri en derinden sarsılmaya başlamaz mı?
Kimsenin buna cüret etmeye ya da sebep olmaya hakkı var mı?
Elbette yok, olmamalıda zaten.
Onlarca hatta yüzlerce hukuksuzluk yaşanırken, Adaletin kılıcı her ne hikmetse belirli zümreye dokunmuyor ya da dokunamıyor.
Vicdanlarda mahkum olanlar Adalet dağıtılan mercilerde beraat ediyor.
Göz bunu gördüğünde ve bu hususta genel bir kanaat oluştuğunda işte o zaman hak arama yolları Ankara’dan başlar İstanbul’a doğru yol alır.
Keşke bu noktaya varacak bir süreç hiç yaşanmasaydı.
Keşkelerin insan hayatında çaresizliği ve acizliği ifade etmekten başka bir anlama gelmediğini biliyorum.
Bu ülkede yaşıyorsak keşkeli hayat, kötü kaderimiz olsa gerek.
Adalet duygusu kayboldumu;,ne işleyen ekonomik sistem, ne siyasi irade, ne de sosyal devlet anlayışı kendine sağlam zeminde kalıcı yaşam alanı bulabilir.
Adalet duygusunun yitirildiği yerde, kıyametin kopması uzak ihtimal değildir.
Adaletin taraflı işlemesi veya talimatla işletilmesi devlet idaresini temelden dinamitler.
Hak’kın Hukuk’un zedelendiği, belli zümrelere peşkeş çekildiği intibası bile tüm kazanımların yitirilmesi konusunda, sonun başlangıcı anlamına gelir.
İşte bu yüzden Adalet dağıtan merciler hiç bir şekilde talimatla çalışmamalıdır.
Hiçbir surette durumdan ya da söylemlerden vazife çıkarmamalıdır.
Tamamen Yasaların ve Anayasanın özüne dönük hareket etmelidir.
Aynı suça aynı cezayı verebilmelidir.
Adalet ve ilgili merciler suç durumu varsa sadece son halka ile değil,halkaların başı her kimse oraya kadar korkusuzca gidebilmelidir.
Kişinin kim olduğu,neci olduğu zerre kadar önemsenmemelidir.
Bu anlayış egemen olduğunda Adalete ve onu dağıtan mercilere saygı duyulur.
İşte o zaman Adaletin vereceği her karara boyun eğilir.
Aksi durumda iflah olamayacağımız bir mecraya hızla sürükleniriz.
Sayın Kılıçdaroğlu bu duygu ve düşüncelerle desteğini aldığı milyonların adına sorumluluğu gereği bu protesto yürüyüşünü yapıyor.
Bu eylemi başlatmasını anlamakta güçlük çekmediğimi ifade etmek isterim.
Lakin bu hak arama konusunda ve diğer bazı konularda geç kalınmışlık yok mu?
Kanaatimce var dostlar.
Örneğin yapılan referandumda haksızlık yapıldığına inanılıyorsa kararlılıkla tepki verilmesi gerekmez miydi?
Adalet yürüyüşünün çok üstünde bir hak arama mekanizması çalıştırılamaz mıydı?
Çalıştırılabilirdi elbet.
Her türlü Haksızlığın ve Hukuksuzluğun karşısında durmak ve mücadele etmek gerekir.
Ana Muhalefet Lideriyseniz şayet, işin ucu sadece size dokunduğunda değil tüm mağduriyetler karşısında aynı mücadele anlayışını sergileyebilmek gerekir.
Kararlı ve ödünsüz bir şekilde olmak kaydı ile bir muhalefet anlayışına ihtiyaç vardır.
Öyle değil mi Sayın Kılıçdaroğlu ?
Adalet denilen kavram bir isimden ibaret değildir.
Adalet vicdan terazisidir ve bir gün herkese lazım olacaktır.
Ben sıradan biri olarak böyle bakıyorum meseleye.
Ya siz.