Sevinme! Çünkü bu limanda kaybettiğim ilk gemi sen değilsin. Şunu da unutma; rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına! Yıl 1940’lar…Mekteb-i Mülkiye, bugünkü adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi yurdumuzun o günlerde birkaç okulundan bir tanesidir. Sezai Karakoç, o okulun öğrencilerinden biridir. Muazzez Akkaya da sınıf arkadaşıdır. Sezai Bey, bir türlü Muazzez hanıma aşkını anlatamamıştır. Mezuniyete birkaç gün kala, kendine yakın bir sınıf arkadaşına Muazzez’i sevdiğini söyler. O arkadaşı da, bunlar ayrılmasınlar diye gidip Muazzez’e bu sevdayı anlatır. Bunları duyan Sezai Karakoç’un dünyası yıkılır. Birkaç gün sonra, Mekteb-i Mülki-ye’nin o günkü mezuniyetine Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay başkanı ve kabarık bir protokol topluluğu eşlik etmektedir. İsmi telaffuz edilen öğrenciler, sırasıyla diplomalarını almaktadır.
Bir ara bir ses yankılanır: 456 Sezai Karakoç. Salon sessizliklere gömülmüş, gelen giden yoktur. Tekrar o ses gür bir şekilde yankılanır: 456 Sezai Karakoç. Öğrencilerin arasında yoktur. Az ilerdeki kapı gıcırtısı duyulur. Sezai Karakoç, başı önünde kürsüye doğru gelir, cebinden bir kağıt çıkartıp sessiz sedasız bekleyen topluluğa Monaroza şiirini okur. Muazzez Hanımefendi de orada bu şiiri dinleyenler arasındaymış. Siyah güller, ak güller, geybenin gülleri ve beyaz yaprak Kanadı kırılmış kuş merhamet ister, senin yüzünden kana batacak Mona roza.
Şiir böyle devam ederken…
Muazzez Hanım o günlerdeki siyasi nedenlerden dolayı Sezai Karakoç’la evlenmeyi kabul etmemiş. Yıllar sonra Sezai Karakoç, Van’a tayin olduğunda bir yüzbaşıyla tanışır. Sohbet sırasında hangi okuldan mezun olduğunu sorar: Mekteb-i Mülkiye deyince Yüzbaşı “Bizim hanım da oradan mezundur.” der. ‘Adı ne?’, ‘Muazzez Akkaya’ deyince, Sezai Karakoç adeta yıkılır. Seneler sonra, 1974 harekâtında bir Yüzbaşı, eşiyle beraber Kıbrıs’ta öldürüldü. Muazzez Hanım ve eşidir bunlar. Gazetelerde haberleri çıkar. Sezai Karakoç’un yıkımları, çileli hayatı devam ediyordur. Şair Sezai Karakoç şu an seksen iki yaşların da, İstanbul’da oturuyor. Hiç evlenmedi. Muazzez Hanım’ın memleketi, Geybe. Adapazarı’nın bir ilçesidir. Sezai Bey oradan bir ev almış, hafta sonları oraya gidip geliyormuş. Bir şiirde şöyle diyor: Ben annemden ilk sütümü Geyve’den içtim. Aşklar insanı bitirmez, vefa işte böyle bir şey. Monoroza “Benim Gülüm” anlamında.
Peki, ya sizler: “Gönüllere merhem olan aşk sütünün ilk damlalarını nereden içtiniz?”