MHP Hatay Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyesi Mehmet N. Ahrazoğlu, Suriye Türkmenlerinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldığı konuşmasına, “Suriye Türkmenleri, 1000 yıldır Suriye’de yerleşik halk olarak yaşamaktadır. Suriye’nin her karış toprağında bulunan Suriye Türkmenleri, yoğunluklu olarak Halep, Bayırbucak, Hama, Humus, Golan, Şam, İdlib ve Rakka bölgelerinde meskun halde bulunmaktadır. Vatanları Suriye’nin 2. büyük topluluğu durumunda olan Türkmenler, soydaşlık bağları yanı sıra, tarihi ve kültürel olarak da Anadolu’nun ayrılmaz bir parçasıdır.” şeklinde başlamıştır.
Coğrafi konum, akrabalık bağları, uzun yıllardır Suriye Türkmen diasporasının Türkiye’de var olması ve Türkiye’nin muhaliflere destek vermesi gibi nedenlerle çabalarının merkezinin Türkiye olduğunu belirten Ahrazoğlu, “İlk siyasi oluşumu 2011 yılında kurulan Suriye Demokratik Türkmen Hareketi ve Suriye Türkmen Kitlesi olmuştur. Günümüzde ise 30 Mart 2014 tarihinde 400 delegenin iştiraki ile Suriye Türkmen Meclisi kurulmuş, halen faaliyetlerine de devam etmektedir.” açıklamasını yapmış ve Suriye Türkmenlerinin, Baas rejimleri dönemlerinde ciddi baskılar gördüklerini, dillerini konuşmalarının yasaklandığını, köylerinin isimlerinin değiştirildiğini ve sosyo-ekonomik, idari ve siyasi hayatlarının kısıtlandığını belirterek, “Fransız Manda yönetiminden itibaren Suriye’deki tüm yönetimler tarafından, özellikle de Baas yönetimleri tarafından “Türkiye ajanı” olarak suçlanmışlardır. Bu çerçevede birçok Türkmen tutuklanmış, işkence görmüş ve infaz edilmiştir. “Şanslı” olanlar ise Türkiye’ye iltica etmek zorunda kalmıştır. Kısaca, Suriye Türkmenleri “Türk” olmanın bedelini 100 yıldır fazlasıyla ödemiştir. Ve maalesef ödemeye de devam etmektedir.” açıklamasını yapmıştır.
Milletvekili Ahrazoğlu, halihazırda Suriye’de Şam’ın güney kırsalında; Golan, Kalemun, Hama ve Humus’ta halen abluka altında bulunan bölgelerdeki Türkmenlerin, Rejimin baskısına, saldırılarına ve tutuklamalarına maruz kaldığını belirterek “Burada bulunan Türkmenler iç göç, teslim ya da ölüm seçenekleri ile karşı karşıya bırakılmıştır. Türkmen bölgelerinin demografisi değiştirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG kontrolünde bulunan, Türkiye sınır hattındaki Rakka, Telabyad ve Haseke ve Menbiç bölgelerindeki Türkmen köylerindeki evlerine PYD/YPG tarafından el konulmaktadır. El konulan evler PYD/YPG tarafından askeri, lojistik merkez olarak kullanılmaktadır. Bölgenin tapu, kadastro ve nüfus kayıtları tahrip edilerek, yakılmış ve bölgenin demografisi ve sosyolojik yapısı değiştirilmiştir. Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ ‘tan temizlenen bölgelerdeki Türkmen köylerine dönüşler beklenen seviyede olmamıştır. Türkmenlerin dönemediği köylerine başka bölgelerden, Türkmen olmayan unsurlar yerleşmektedir. Fırat Kalkanı Harekatı olması idi orada tek bir Türk bırakılmazdı. Son olarak, Doğu Guta ve Şam Kırsalı’ndaki bölgelerden tahliye edilen çoğunluğu Arap, 50 bin kişi Fırat Kalkanı alanındaki El-Bab ve Cerablus bölgelerine getirilmiştir. Bilindiği üzere Fırat Kalkanı sahası içerisinde bulunan Azez-Cerablus hattında 142 Türkmen köyü bulunmaktadır. Bin yıllık Türkmen yurdu olan söz konusu bölgenin demografisinin Türkmenler aleyhine değiştirilmesi, Türkmenlerin Suriye’deki varlığını tehdit ettiği gibi yakın gelecekte Türkiye için güvenlik tehdidi oluşmasına imkan verebileceğinden önemle üzerinde durulması gereken bir husustur. Suriye Türkmensiz olmaz, olmamalıdır” şeklinde konuşmasına devam etmiştir.
Ahrazoğlu, zorunlu göçe maruz kalan Bayır-Bucak, Halep ve Rakka Türkmenlerinin, yoğunluklu olarak Türkiye’ye gelmiş olduklarını belirterek “Hama ve Humus Türkmenleri ise Türkiye haricinde genel olarak Lübnan’a gitmiştir. Yaklaşık 200 bin Türkmenin Lübnan’da yaşadığı tahmin edilmektedir. Şam-Golan Türkmenleri ise Türkiye haricinde Lübnan, Ürdün ve Mısır’a göç etmek zorunda kalmışlardır. PYD-YPG terör örgütünün işgali altındaki bölgelerde yaklaşık 500-600 bin Türkmen yaşamaktadır. Bu Soydaşlarımızın büyük çoğunluğu iç göçe maruz bırakılmıştır.” açıklamasını yapmış ve Suriye Türkmenlerinin sorunlarını çözme konusunda Türkiye olarak, Hükümet olarak ellerinden gelenin yapılması gerektiğine inandığını belirtmiş “Suriye Türkmenleri Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmalı, Suriye’deki statüleri Anayasal teminat altına alınmalıdır. Suriye Türkmenleri’nin siyasi temsilcilerine Suriye’deki güvenli bölgelerde temsilcilik açmalarına fırsat verilmeli ve yardımcı olunmalıdır. Suriye’deki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yeniden ait olduğu yere taşınması sonrasında hem Türbe’nin hem de bölgenin koruyuculuğunun Türkmenlere verilmesi Türkmenler tarafından önem arz etmektedir. Suriye Türkmenleri’nin sorunlarına Türkiye sahip çıkmalı ve çözüm üretilmelidir.” açıklamasını yaparak konuşmasını tamamlamıştır.