Erken Seçim kararı aslında Baskın Seçim dayatmasıdır.
Alelacele alınmış gibi görünen bu seçim kararı , kamuoyu nezdinde bir danışıklı dövüşün neticesi olarak görülmektedir.
Hiç kimse ama hiç kimse zekamızla alay etmesin artık.
Bu Millete oradan bakıldığında acaba bu kadar zeka özürlü mü görünüyor demeden de geçemeyeceğim?
Velhasılı..
İktidar cenahı; erken seçim isteyen Muhalefete, her zaman seçimlerin vaktinde yapılacağını hatırlattı durdu.
Siyasi kültürleri gereği, Anayasal çerçevede önceden belirlenmiş tarihlerde Milletin huzuruna çıkılır anlayışı vardı ve hep böyle dillendirilirdi.
Bununla da övünmekten geri kalmazlardı.
Peki ne oldu da bütün bu anlayış yerle bir oldu?
Anlamaya çalışalım..
***
MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli mevcut iktidar ile birlikte ülkenin aslında gölge başkanlığını yapıyordu,yapmaya da devam ediyor.
Salı günleri grup konuşmalarında Sayın Bahçeli konuşuyor,gündemi belirliyor ve satır aralarında iktidara talimatlar yağdırıyordu.
Sayın Erdoğan’da talimatlar üzerine konuları detaylandırıyor ve neticelendirecek konuşmalar yaparak Sayın Bahçeli ile paralellik gösteriyordu.
Gerçekten durum bu ölçülerde miydi?
Evet,aynen bu ölçülerdeydi ne yazık ki.
Sayın Erdoğan bu tavizi bu ölçülerde Sayın Bahçeli’ye neden verdi acaba?
Çünkü Sayın Erdoğan Sayın Bahçelinin partisine ve oylarına ihtiyaç duyuyordu.
Yeni getirilen Cumhurbaşkanlığı sisteminde %50+1 ‘e ihtiyaç var.
Bunun elde edilememesi durumunda İktidar elden gidecek,karizma çizilecek ve bu güne kadar sahip olunan tüm Devlet imkanları elden kayıp gidecekti.
Bu kadar büyük bir kaybın ihtimalini Sayın Erdoğan ve Partisi göze alabilir miydi?
Elbette alamazlardı.
İşte bu yüzden Sayın Bahçeli’ye boyun eğdiler.
Bir dediğini iki etmediler.
Sayın Bahçelide oyunun hakkını vere vere oynadı tabi ki.
O yüzden gölge Başkan benzetmesi yaptım.
***
Ülkenin bulunduğu en hazin durumlarından biridir bu.
Çift başlılık görüntüsü artık yönetememe sorununu da beraberinde getirdi.
AKP,MHP ikilemi milletin alışık olmadığı ve pek hoş karşılanmayan bir görünüm sergiliyorlardı.
Yıllardan beri önüne geçilmek istenmeyen israf ve iş bilmezlik ekonomiyi de dibe indirdi.
Güneşi yıllardan beri balçıkla sıvamaya kalktılar.
Her şeyi güllük gülistanlık gibi anlatmaya ve millete yedirmeye çalışıyorlar.
Piyasalar inim inim inledi,inlemeye de devam ediyor.
Asıl olanı,hissedileni farklı kalıplarda sundular.
2019 seçimlerine kadar kaldırılabilir bir yanı kalmamıştı ekonominin.
Ekonomi bakanı Sayın Mehmet Şimşek’te çatının aktığını her vesileyle ifade ediyordu.
Kabinenin bir üyesinin hemde ekonominin patronunun feryadı aslında tüm gerçekleri önümüze sermeye yetiyordu.
Yani.. ekonomi konusunda beyaz bayrağı çektiğimizin bir ilanıydı aslında yaşanan.
İç barışı sağlama konusunda da iktidar sınıfta kaldı.
Kutuplaşma ,ötekileştirme ve ayrımcılık ağır hemde çok ağır bir hal almıştı toplum katmanlarında.
Dışarıda da kayda değer tek bir dostumuz kalmadı ne yazık ki.
Yanlış dış siyaset anlayışından ötürü dost bildiğimiz kim varsa cephe aldı,kapılarını yüzümüze kapattılar.
Toplumun tamamı sıkıntılı,mutsuz ve bir o kadar gergin.
Tahammül ve hoş görü bıçak gibi kesilmiş,anlayış bitmiş düşmanlık havası hakim maalesef.
Bu ölçülerde bu arabanın daha fazla yol alması mümkün değildi.
Böyle gitmeye devam edilmesi durumunda ne şoför,ne muavin ne yolcu ne de arabadan eser kalacaktı.
İşte bu tehlike ve bu vahim durumun aşılması için erken seçimi daha doğrusu baskın seçimi Sayın Bahçelinin ağzından tüm kamu oyuna duyurdular.
Seçimin neticesi ne olur bilemem.
Bildiğim tek şey kim ülkeyi yönetmeye hak kazanırsa kazansın tarifsiz bir “ENKAZ” alacağıdır.
Milletçe işimiz zor hem de çok zor.
Mutlu yarınlara..