23 Haziran İstanbul seçimi bu güne kadar yapılmış tüm seçimlerden daha hayati bir değere sahiptir.
Bu seçim;Belediye başkanı seçmekten öte İktidar anlayışının tamam mı , devam mı oylamasına dönüşecektir.
Sonuçta şeklen de olsa bir belediye başkanı seçilecek.
Lakin bunun çok ötesinde bir anlamı ve derinliği olacak bu seçimin.
17 senelik idare şeklinin yarattığı sonuçların bir üst mahkemesi gibi olacaktır.
İktidar açısından ya sonun başlangıcı ya da ebedi iktidarın ilanı mahiyetini taşıyacaktır.
İktidarın var oluşunun ve devamının en önemli unsuru İSTANBUL ilimizdir.
İstanbul İl olmaktan öte akla mantığa sığmayacak ölçülerde iktidar adına her yönüyle önem arz eden bir değere sahiptir.
İktidarın 31 Mart seçim sonuçlarını sindirememesi ve itirazları ile birlikte iptal istemi işte bu yüzdendir.
En nihayetinde öyle ya da böyle YSK eliyle seçim iptal edildi.
Edildi edilmesine de..
Peki yaratılan atmosfer iktidar cenahının seçimi yeniden kazanmasını sağlar mı?
23 Haziran günü buna İstanbul halkı karar verecek.
Hep birlikte göreceğiz.
Kazanılmış bir seçimin iptali vicdanları yaralamıştır.
Mağdur edilmiş ,hakkı elinden alınmış bir mazlum yaratılmıştır.
O mazlum Sayın Ekrem İmamoğlu’dur.
Binali beyin vicdanı da aslında bu yöndedir.
Sayın Binali beyin yüzüne bakın; o önceki güleç olan yüzü gitmiş ,yerine azap çeken, yüreği sızlayan bir yüz ifadesi taşıyan Binali Yıldırım gelmiş.. değil mi?
Adaylığı dahi; kerhen, mecburiyetten, zoraki gibi duruyor.
Ben de varım bu yarışta diyor ama aslında siz beni görmeyin hakkı hak sahibine teslim edin der gibi.
Bir takım manasız ve akla yatmayan durumlara kılıf uyduracağım derken bu görüntüyü yaratıyor Sayın Binali Yıldırım.
Bu görüntüyü bertaraf etmek için devreye Cumhurbaşkanı aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olan Sayın Tayyip Erdoğan giriyor.
Sayın Erdoğan olası İstanbul seçiminin kaybedilmesi durumunda kendi liderliğinin sorgulanmaya da başlanacağının bilincinde olsa gerek.
Bu bilinçle hareket ederek devletin tüm imkan ve olanaklarından faydalanmak suretiyle seçimi kazanmaya dönük faaliyetler yürütüyor.
Adeta tüm Cumhur İttifakı seferber olmuş, İstanbul’da karargah kurarak seçime katkı sunuyorlar.
Bu süreçte Sayın Erdoğan’ın da yüzü asık, ses tonu yüksek ,kızgın ve öfkeli bir görünüm sergiliyor.
Belli ki gidişat endişe uyandıracak, kaygı duyulacak düzeyde.
İttifak demişken Sayın Bahçelinin son günlerde ne ismi, ne de sesi duyulmuyor.
Hayırdır inşallah.
Sayın Bahçelinin daha aktif bir görev üstleneceği düşünülürken sessizliği pekte hayra alamet değil gibi.
Siyasi strateji olduğunu düşünüyorum.
Konuşmayarak; olası Kürt oylarını ürkütmemek istiyor olabilir mi acaba?
Vardır bir hikmeti.
Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Meral Akşener seçim stratejileri gereği genel olarak geri planda kalmaya çalışıyorlar.
Yerel ile ilgili susmayı Genel ile ilgili söylemlerde bulunarak muhalefet etmeyi yeğlemişler.
Bu stratejileri seçmen nezdinde ne ölçüde karşılık bulacak günü geldiğinde hep beraber göreceğiz.
31 Mart seçimlerinde karşılık bulmuştu.
23 Haziran seçimlerinde durum aynı olur mu?
Hep birlikte bunu da göreceğiz.
Sayın İmamoğlu’na baktığımızda ise tek başına mücadele eden kendini İstanbul halkına anlatmaya çalışan bir aday olarak görüyoruz.
Mağduriyetinin yanı sıra asıl mağdurun İstanbul halkının olduğunu anlatıyor.
Karşılık buluyor mu?
Gözlemlerime göre haddinden fazla karşılık buluyor.
Mağdur durumuna rağmen sakin ve mümkün olduğunca güler yüzlü.
Makul ve bir o kadar kucaklayıcı davranıyor.
Tabi bu tespiti İstanbul halkı seçim günü sandıkta vereceği oy nispetinde teyit edecektir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık seçimi öyle sıradan bir seçim olmayacaktır.
Sadece İstanbul halkını ilgilendiren bir seçim de olmayacaktır.
Tüm Türkiyeyi yakından ilgilendiren bir seçim olacaktır.
Şu anda yediden yetmişe herkesin gözü kulağı İstanbul’da.
Olup bitenler, siyasilerin söylemleri ve icraatları MİLLETİN TAKİBİNDE.
Tek temennim şu süreci kazasız belasız atlatarak düzlüğe çıkmaktır.
Yarınlara umutla giden yolda akıl ve vicdan galip gelecektir.
Doğru karar temiz vicdanlarda hayat bulur.
Kalın sağlıcakla..