KORONADAN ÖNCE-KORONADAN SONRA (K.Ö – K.S)..

Koronovirüs belasından önce ülke gündemi bir hayli yoğundu.
Mesela neleri konuşuyorduk,hatırlayalım mı?
Ehemmiyeti yüksek birçok konunun hafızalarda kalmadığını düşünüyorum.
**
Mesela..
Suriye bağlantılı iç ve dış tehlikelerle ilgili gündemimiz vardı.
Savaşın eşiğindeydik.
Ne oldu?
Gündem olma değerini yitirdi anlaşılan.
**
Mesela..
Mültecilere Avrupa  kapıları açılmıştı.
Her gün sınır kapılarından dram dolu görüntüler servis ediliyordu.
Ne oldu?
Yine gündem olmaktan düştü.
Mülteciler ya oldukları yerleşim yerlerinde kaldı ya da bir önceki yerlerine döndüler.
**
Mesela..
İşsizlik ve ekonomik sıkıntıların yarattığı travmalar manşetlerdeydi.
Geçim derdine düşmüş toplumsal katmanların feryadı yükseliyordu.
Ne oldu?
Tüm göstergelerin ve gerçekliklerin üstü kapanıverdi.
Kötüye gidişin dillendirilmesinin önü kesildi.
**
Mesela..
Toplumun sosyal adalet  beklentisi üzerine  günaşırı siyasilerin düşüncelerine tanıklık ediyorduk.
Kısır çekişmeler olsa da eylem ve söylemleri üzerinden siyasileri izliyorduk.
Ne oldu?
Toplumun çözüme muhtaç sorunları donduruldu.
Tedavisine acil olarak başlanması gereken birçok hastalık derecesindeki sorunlar  rafa kalktı.
Önem arz eden bu ve benzeri gündem maddeleri konuşulmuyor artık.
**
Mesela..
Terör belasından pek söz edilmiyor artık.
Pkk gibi, Fetö gibi terör örgütleriyle  yapılan mücadelelerden  ve  gelinen noktanın ne aşamada olduğunu takip etmeye çalışıyorduk.
Ne oldu?
Koronodan daha tehlikeli bu aşağılık yapılar gündem olma değerini yitirdi.
Kamuoyunun radarından çıkmış bir hal aldı.
**
Kendi kamuoyumuzda öncelikli gündem maddeleriydi bu sıralananlar.
Çözüm bekleyen hayati değerlere sahip meselelerdi.
Yani bu meseleler Korona öncesinin acilen çözüm bekleyen sorunlarıydı.
**
Bir de koronodan sonrası var ki… Hiç sormayın gitsin.
**
Korona belası belki de birçok meselenin üstünü kapatıp iktidarın elini rahatlatmış olabilir.
Ötelenen sorunlar halının altına süpürülmüş de olabilir.
Ya sonrası!..
Bir de işin  bu yönünü irdelemekte fayda olacaktır.
İçeriği tam olarak bilinmeyen bu  koronavirüsün insanlığı nasıl esir aldığına, tarih önünde tüm dünyayla birlikte tanıklık etmekteyiz.
Tanıklığımız; acının ve göz yaşının yanında acizlik ve çaresizlik üzerinedir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de; yaşananlardan kendi payına düşeni fazlasıyla alacaktır.
Her şeyden önce bu virüsle tanışmış olmak;insanlar üzerinde daha yoğun korkunun oluşması anlamı taşıyacaktır.
“Evde kalın” sloganı süreç içerisinde toplumu evcil bir yaşama sürükleyebilir.
Hak ve mağduriyetler için gerekli mücadele ruhu, bu sistem içerisinde zayıflayabilir.
Daha otoriter ve katı  anlayışın hüküm sürdüğü idare anlayışlarıyla karşı kaşıya kalınma ihtimali de asla göz ardı edilmemelidir.
İtaatkar insanların artışı ve bu durum üzerinden toplum tanımlaması otoriter rejimlere çanak tutabilir.
Tüm bu farazi düşüncelerin aksine, insanlık, mevcut tüm rejimleri alaşağı da edebilir.
İnsanlık; var oluşunun farkına vararak yeni düzen ve rejimlere de yönelebilir.
Bu manada tüm ülkeler gibi, ülkemiz insanı da  çok önemli bir sınav verecektir.
Bu virüs tüm insanlığa acılar yaşatsa da büyük değişimlerin habercisi olmuştur.
Dünya bundan böyle çok farklı bir sisteme evrilecektir.
Bu yüzden Miladi takvim yerine Korona takvimi hayata geçirilebilir.
Koronadan önce-Koronodan Sonra(K.Ö-K.S) tarih uygulaması anlayışı kaçık bir düşünce olmaz sanırım.
Kalın sağlıcakla..
KORONADAN ÖNCE-KORONADAN SONRA (K.Ö – K.S)..
Zeki Şanlı
1967 İskenderun doğumlu.Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü mezunu.