AKP ve Saray rejimi gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan kararname ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve uluslararası insan hakları mevzuatına aykırı olarak, kadınları yaşatacak önlemleri sıralayan İstanbul Sözleşmesi’ni tek taraflı feshettiğini duyurmuştur. Toplumun yarısını oluşturan kadınların yaşam çığlığına kulak tıkatan, Anayasaya ve mevzuata aykırı bu TEK ADAM KARARINI tanımıyoruz!
7 yıl önce TBMM’nde tüm partilerin ortak iradesi ile kadına yönelik şiddeti suç sayan ve ayrımcılıkla ilişkilendiren İstanbul Sözleşmesi, 246 kabul ve 1 çekimser oy ile hiç kimsenin red oyu olmadan oy birliği ile kabul edilmiştir. 24 Kasım 2011 tarihinde TBMM’nde kabul edilen, Türkiye’nin ev sahibi olduğu ve ilk imzacı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi için AKP hükümeti o dönem “yasalaştıran ilk ülke olma onuru da inşallah bize ait olacak” naraları atmıştı. Bugün tek imza ile sözleşmeden çıkma girişimi ne akla ne mantığa ne de hukuka uygundur! Kadına yönelik şiddetin tırmandığı, sadece 77 günde 80 kadının öldürüldüğü ülkemizde bu karar, kadın kırımına sessiz kalmak, İstanbul Sözleşmesi’nin imzacı devletlere yüklediği sorumlulukları yok sayarak kadınları ve çocukları şiddetle baş başa bırakmaktır. Açıktır ki AKP hükümeti kadına yönelik suçun bir insan hakkı olduğunu belirten bir sözleşmeden çıkmakla büyük bir utanca imza atarken, kadınları koruma, kadın cinayetlerini önleme sorumluluğundan vazgeçtiğini kamuoyuna duyurarak, şiddetsiz bir toplum yaratma görevinden ziyade ayrımcılığı ve şiddeti cesaretlendirmeyi seçmiştir.
SÖZLEŞMENİN TEK TARAFLI FESHİ ANAYASA’YA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI!
Anayasa’mızın 90’ıncı maddesi gereğince TBMM tarafından onaylanması bir kanun ile uygun bulunan İstanbul Sözleşmesi usul açısından da bir kanunla geri alınmalıdır. Çok taraflı uluslararası anlaşmaların kaldırılması Anayasa’da düzenlenmiş, buna göre iç hukukta nasıl yürürlüğe girdiyse buna paralel bir usulle geri alınabileceği de açıkça düzenlenmektedir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı kararı ile ülkemizin İstanbul Sözleşmesine bağlılığı, TBMM’nin iradesi olmaksızın sonlandırılamaz. Bu millet iradesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne darbedir. Bununla birlikte Anayasa’mızın 104’üncü maddesinde de açıkça belirtildiği üzere insan haklarına aykırı faaliyetlerde bulunmak devletin yetkisinin açıkça kötüye kullanımıdır. Kişi hakları ve temel haklarla ilgili olan İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi bu anlamda da Anayasa’ya aykırılık içermektedir. Ayrıca Anayasamızın “kadın-erkek eşitliğini yaşama geçirme” yükümlülüğünü içeren temel felsefesi ile de uyuşmamaktadır.
TBMM’nin iradesini yok sayan tek taraflı bu fesih kararı yüce meclisimizi uluslararası arenada da itibarsızlaştırmaktadır. Uluslararası sözleşmelerin bildirim usulü, ne zaman yürürlüğe gireceği ve feshi kendi içerisinde düzenlenmiş, bu çerçevede İstanbul Sözleşmesi’nin 80’inci maddesinde belirtilen Avrupa Konseyine bilgi verilmesi ve kural olarak onaylandığı şekilde kaldırılması yönünde ilkeleri de açıktan yok sayılmaktadır. Yani İstanbul Sözleşmesi uluslararası sözleşme olması itibarıyla da hükümetin tek yanlı politik açıklaması ve sadece yürütmenin işlemiyle çekilemez. Bu durum Türkiye’nin temsil ettiği insan haklarına dayalı müktesebattan da ciddi bir kopuş anlamına gelmekte, dahası Anayasa’mızın eşitlik ilkesinden, şiddeti önlemek ve maruz bırakılanları korumakla ilgili 6284 sayılı yasa ve tüm kadınları koruyan ulusal mevzuatımızdan vazgeçildiğinin, devlet olarak kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddeti önleme politikasını terk ettiğinin tüm dünyaya ilan edilmesidir.
Bir kez daha dile getiriyoruz: AKP ve Saray rejiminin hedef haline getirdiği İstanbul Sözleşmesi’nin her satırında, etkin uygulanmadığı için bugün hayatta olmayan binlerce kadının hayatı var.
Soruyoruz:
1) Çekincesiz imza koyduğunuz İstanbul Sözleşmesi’nin bugün neyini beğenmiyorsunuz?
2) Kadına yönelik şiddetle etkili mücadelede öncü ve iyi örnek olmayı hedeflemek yerine kadınları koruyan Sözleşme’nin neyini hedef aldınız?
3) Kadına yönelik şiddetin cezalandırılması ve bütüncül devlet politikalarının geliştirilmesi başlıklarının hangisinden rahatsız oldunuz?
4) Aileyi, kadınları ve çocuklarımızı sistematik şiddete, tacize ve tecavüze karşı nasıl koruyacaksınız?
5) Bu hukuksuz karar ile mahkemeye ve yargıya olan güveni nasıl tesis edeceksiniz?
İstanbul sözleşmesi ne diyor; şiddeti önle, önleyemiyorsan kadını koru, koruyamıyorsan adaleti tesis et, kadınları güçlendir diyor. Anayasamızın 10.maddesi ile örtüşen şekliyle eşitlik anlayışı içerisinde cinsiyete yönelik şiddeti önle diyor. Böyle bir sözleşmeye karşı olmak, devletin bu konudaki sorumluluğunu reddetmektir.
Bundan sonra öldürülen, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan ve istismar edilen her çocuktan, bozulan aile bütünlüğünden ve bunların sonucundan AKP hükümeti ve genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan sorumludur.
Bu hukuksuz ve siyasi kararı tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar istemediği sürece yürürlükte kalması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü bir ülkede şiddetten koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden de haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz. Milyonlarca kadın İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırılmasını değil neden uygulanmadığı için kararlı irade bekliyor.
Eşit, sömürüsüz, ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye sözümüzdür. Gerçek eşitliği sağlayana kadar İstanbul Sözleşmesi kadınları yaşatacak, biz de İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatacağız.
Av.Suzan ŞAHİN